Kayıtlar

Ağustos, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

filmekimi

Resim
   Sinemaseverlerin merakla beklediği, ekim ayına hareket katan etkinlik Filmekiminin tarihi belli oldu. İksv resmi sitesinden önce ben duyurayım bari; bu sene Filmekimi 29 Eylül-7 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek. Filmekimi geçen sene İstanbul'dan sonra İzmir,  Bursa, Konya, Trabzon ve Diyarbakır' da da sinemaseverlerle buluşmuştu. Bu sene de festival İstanbul dışına çıkacak.   Geçen sene iki filme bilet alabilmiştim. Biri Beyoğlu Sineması 'nda diğeri ise Maçka G-Mall sinemasındaydı. Beyoğlu sinemasına yağmurlu bir pazar sabahı koşa koşa gitmiştim de son dakikada yetişebilmiştim filme. Enteresan bir filmdi "ADA". Filmden çıktığımda beğenip beğenmeme konusunda bir kanaata varamadığımı hatırlıyorum. Bilet aldığım diğer film neydi hatırlayamıyorum çünkü o gün hasta yattığım için gidememiştim Maçka'ya.   İlginin git gide artığı film ekiminde bilet bulmak daha doğrusu bilet kapmak hiç de kolay olmuyor maalesef (tabi Lale Kartınız yoksa). Yıl içinde gi

Deli Değilim

  20 Ağustos 2012 Saat gece yarısını bilmem kaç dakika geçmiş...        Yazmak deli işi. Sağlıklı ruh haliyle yapılacak bir iş değil  -bazı yazarları okudukça anlıyorum-. Bense anlatıyorum sadece; gördüklerimi, okuduklarımı, izlediklerimi ve dinlediklerimi. Saat belki gece yarısını geçmiş bir şeyler karalıyorum defterime, yaptığım iş bir şeyler anlatmaya çalışmak. Ben yazmıyorum,deli değilim ki yazabileyim.Çok normalim hatta gereğinden fazla normalim. Bu kadar delinin bir arada yaşadığı bir şehirde çok normal biri olarak delirmemek işten bile değil aslında. Normal olarak yaşamaya çalışıyoruz vesselam.     Satırlar kolay akmıyor.Nasıl anlatırım, nasıl anlaşılırım korkusu var hep. Ben sadece kendim için yazıyorum gibi bir iddianız yoksa ve biraz anlaşılmak için bir şeyler anlatmaya çalışıyorsanız zor olanı seçmişsiniz demek. Seçmişsiniz mi dedim? Pardon sevmişsiniz demek istemiştim.    Ben yazmıyorum,daha doğrusu gerçekten yazamıyorum. Benim düşündüğümü, hissettiğimi yazan biriler

Annie Hall

Resim
  Woody Allen bugüne kadar izlediğim tüm işlerinde beğendiğim bir dahi. Şimdi de "Annie Hall" ile kendine hayran bıraktı beni. Woody Allen kadın erkek ilişkileriyle ilgili tespitlerini kendine özgü tekniğiyle anlatmış.Filmin hiç bir anında sıkılmanıza izin vermiyor; kimi zaman kameraya dönüp sizinle konuşuyor kimi zaman sokaktan geçen tanımadığı insanlarla.   Canlandırdığı Alvy Singer karakterine gelince tam bir New York aşığı. Annie'yle ilişkisini mükemmel yürütemeseler de Alvy'nin ona karşı çok derin bir sevgisi vardı (tabi Annie'nin de ona). Çoğu ilişkinin geçtiği geçtiği yollardan geçtiler onlarda.Alvy hem boğucu derecede Annie'nin hayatını yönetmeye çalışıyordu hem de onun kendine güvenmesini ve şarkı söylemesini sağladı.    İlgimi çeken diğer bir ayrıntı Alvy'nin Annie'yle kavga ettikten sonra "En iyi faşist diktator Adolf Hitler." diye bağırmasıydı. Gerçekte de Yahudi olan Woody Allen 'ın Alvy'si de bu konuda hassas b

Eller de Yalan Söyler

Resim
   En çok güvendiğin duyun hangisi? Duyduğuna mı gördüğüne mi yoksa dokunduğun şeye mi gerçekten inanırsın? Görmeden inanmam deriz bazen (sanki gördüklerimizin gerçeği kesin yansıttığından eminmişiz gibi.) Hayır hayır felsefe yapmayacağım anlatacağım şey bilimsel bir araştırma aslında. Ancak bilimsel bu araştırma idealizm teorisini destekler nitelikte...       Deney kısaca şöyle; deneğin eli görünmeyen bir yüzeyin altında dururken yüzeyden plastik bir el görünüyordu. Araştırmacılar plastik ele yumruk atmaya başladılar. Denekler ellerini çektiklerinde kendi elleri sandıkları plastik elin hareket etmediğini görünce şaşırdılar.Deneyin sonunda tüm olan bitenin farkında olmayan denekler olanlara mantıklı bir açıklama getiremediler üstelik.       Ehrsson adlı bilim adamının yaptığı bu deney duyularımızın kandırılabileceğini bir kez daha gözler önüne serdi, işin ilginç olan tarafı ise bilim ve felsefenin bu kadar ironik bir biçimde kesişmesi aslında. Deneylerle ve duyularla algıladığ

İlahi Komedi

Resim
   Bizden farklı bir kültüre sahipler yeri geldiğine birbirimizi anlamakta bile zorluk çekiyoruz anca iş komedi dizisi yapmaya gelince adamlar işi biliyor diyorum kendi kendime. Yıllar önce çekilmiş Amerikan komedileri kim bilir kaç kuşağı daha güldürmeyi başaracak. Bir Türk komedisinin izleyiciyi güldürme süresi maksimum 2-3 seneyi buluyor. Tabi istisnalar kaideyi bozmaz; yılların eskitemediği komedi dizileri de yok değil ; Yedi Numara ve Sıdıka . Her daim "Olsa da izlesek" dediğimiz türden diziler.      Daha yeni olan ama çabuk benimsediğimiz absürd komediler var ki yenilerinin geleceğini de düşünmekteyim. Absürd dendiğine bakmayın yeri geldi mi taşı gediğine koyuyorlar.İnce göndermelerle başarılı bir iş çıkarıyorlar.       Pek sevmediğim bir olay olsa da bir kaç başarılı uyarlama dizi de yapılmıştı zamanında. Her başarılı dizinin bir uyarlaması yapılmaya çalışılıyor da neden "Friends" in bir uyarlaması yok diye düşünüyordum ki bunun epeyce ütopik bir şey

Run Forrest Run

Resim
    H ay atta her şeyi erteleyen insanlara çok kızıyorum. Bu yüzden de en çok kendime kızıyorum. Hayatı bir durakta beklemek yerine  koşmaya başlamak gerek.Gideceğin yere daha geç varırsın belki; ama beklerken yaşayamadığın anları da yaşarsın. Bazen rüzgarla bir olmayı bazen rüzgarla savaşmayı öğrenirsin koşarken,beklerkense savrulmayı.   Ben de yola çıktım artık. Mutluluğu başkalarından beklemek yerine kendimi mutlu etmeyi öğreniyorum. Mutlu olmayı becerebiliyorum muyum peki? Öğreniyorum dedim ya, henüz koşmayı beceremesem de emeklemiyorum artık yürüyorum. Ara sıra tökezlemeden düşmeden yürünmez tabi. Düştüğünde ya oturup ağlarsın ya da hırsla kalkıp daha hızlı yürümeye başlarsın. İki durumun arasında yaşıyorum ben...   Aynı Forrest'ın hayatı boyunca yaptığı en iyi şey gibi koşmak gerek ardına bakmadan.