Roma'dan Sevgilerle

 Tatil demek gezmek,eğlenmek ve dinlenmek demek,bir de okul zamanı yapamadıklarınızı yapmak demek. Ben de yine bir Woody Allen filmini tercih ettim "To Rome with Love". Biraz hayalkırıklığı yaşadım açıkçası. Özellikle "Annie Hall" ve "Midnight in Paris"ten sonra. Onlar kadar heyecanlandıramadı beni. Belki sırf Woody Allen filmi olduğu için belki de Roma'da geçtiği için beğendim. Kendimi İtalya'da geçen bir öykü kitabının içinde hissettim. Roma'nın güzelliği ve tatlı müzikler birleşince keyifli bir başlangıç yaptım filme. Birbirinden farklı olayların bir şekilde birbirine bağlanacağını düşünürken Allen yine ters köşeye yatırdı. Aslında kurgusal olarak dönüp dolaşıp bir yere bağlanan filmlerden çok daha doğaldı. Hergün aynı şehirde aynı sokaklarda birbirine değmeden geçen pek çok hikaye gibiydi.



 Bu filmde en çok Penelope Cruz'u sevdim. Çok "tatlı" bir hayat kadınını canlandırıyordu. Penelope Cruz'u seksi bulanlara bu filmde gerçekten hak verdim. Daha iyi yazılmış bir rolde bulmak isterdim. Anna senaryoda biraz yarım bırakılmış bir karakterdi benim için.




 
Hayat Güzeldir filmiyle tanıdığım sempatik oyuncu Roberto Benigni de Leopoldo rolüyle çıktı karşıma. Leopoldo anlamsız bir şekilde şöhret olan çok sıradan ve sıkıcı bir aile babasıdır. Bir sabah evden çıkarken şöhret olduğunu öğrenir. "Paparrazi"ciliğin saçma sorularıyla karşı karşıya kalır. Giydiği iç çamaşırından, kafadığını hangi eliyle kaşıdığına kadar bir sürü anlamsız soru sorulur. Şöhretin çoğu zaman ne kadar boş,anlamsız ve geçici bir şey olduğunu gösterir Woody Allen

                                    


   Gelelim Woody Allen'ın karakterine hayatı boyunca başarının peşinde koşan başarısız bir adamı canlandırıyordu. Allen göndermelerini bu filmde de ihmal etmemiş. En son izlediğim 1977 yapımı "Annie Hall" filminden sonra Woody Allen'ın 2 farklı çağını yaşamış oldum.


Daha güzel filmlerini izlemeyi umuyorum.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Twitter Fenomenleri

39 saniye

Yaşamın Tüm Cevapları - Yandex