Prag'da sisli ve serin bir gece son tramvaylardan biriyle merkeze inmişti Vera. Bu gece gittiği dördüncü; bu ay gittiği milyonuncu gece kulübüydü. Her gece ertesi gün adını asla hatırlayamayacağı erkeklerle dönüyordu kaldığı hostele. Kendini nefret ettiği ablasının adıyla tanıtıyordu, Ursula olarak. Kocasından ettiği nefret ablasına karşı hissettiğinle kıyaslandığında ancak tiksinti olarak adlandırılabilirdi. Nihayetinde kocası hayatına henüz 17 yaşındayken girmiş, onun yaralarından ve heyecanlarından yararlanmıştı. Yine aynı şekilde de onu aldatmıştı, aslında tüm hikayeleri bundan ibaretti. Üstelik kocasını birlikte yakaladığı kadının yüzünü daha önce hiç görmemişti, onun gibi bir adam kendini yormayıp pekala çevresinden bir kadını da ayarlayabilirdi. Onları birlikte gördüğü an çok daha acı verici ve aşağılayıcı olabilirdi. En azından bu kadar aşağılık olmadı yaşadıklarım diyerek avutuyordu kendini Vera. Bir gün gelecek bu ihanete gülecek; belki de hayatından bu şekilde çıktığı için kocasına teşekkür edecekti.

Ursula, Vera'nın tam aksine tüm erkekleri parmağında oynatan çevresinde Fettan olarak nitelendirilen bir kadındı. Bu lakabı erkeklerle geçirdiği gecelerden değil, onlara çektirdiği acılardan kaynaklanıyordu. Asla öyle bir ihtiyacı olmamasına rağmen onlardan sevgi dileniyor, onlara muhtaçmış gibi davranıyor; istediğini elde eder etmez ise çok aşağılayıcı bir şekilde aşıklarını terk ediyor ve ortadan kayboluyordu. Vera'nın ne Ursula'nın onlara yaptıkları ne de derin acılarla boğuşan aşıkları umurundaydı. O sahip olduğu tek şeyi ondan çalan Ursula'dan nefret ediyordu. Annesiz büyüyen Vera anne eksikliğini hiç bir zaman hissetmiyordu çünkü anne sevgisini hiç tatmamıştı. Dünya'daki tüm çocukların aksine baba sevgisini her şeyin üstünde tutuyor, en kutsal sevgi olarak baba sevgisini nitelendiriyordu. 15 yaşına kadar hayatında hiç bir eksiği olmayan bir çocuk kadar mutlu yaşadı Vera babasının çektiği acılardan habersiz. Belki de bu yüzden nefreti çok daha büyüktü Ursula'ya. Belki fark etseydi tüm olup bitenleri yazgılarını değiştirebilirmiş gibi hissediyordu. Babasıyla birlikte acıları göğüsleyebilir ve tüm bu yaşananlara engel olabilirdi.Ama babası hasta yatağına düşene kadar olanların farkında değildi, gerçi babasının hastalığının ablasıyla ilgisini ancak tesadüf eseri öğrenebilmişti. Bu da hayatındaki tüm tesadüfler gibi kötü bir şekilde olmuştu. Avukatları ve babasının tek arkadaşı onları hukuki sorumlulukları için bilgilendirmeye geldiğinde Vera'nın olanlardan habersiz olduğunun farkında olmadan yaşanan acı günlerden bahsederken olmuştu. Adamın tek amacı Vera'nın acılarıyla boğuşurken bir de bürokratik işlemlerle yorulmasını engellemek ve can dostuna son vefa borcunu ödemekti aslında. Vera öğrendikleri karşısında şok olsa da başka bir krize yol açmamak ve babasının dostunu daha fazla mahcup etmemek için olanların farkındaymış gibi devam etti konuşmasına, adamın kaldığı 1 saat boyunca göz yaşlarını burnunun ucunda saklamıştı. Gerçi o durumda ağlasaydı kimse olanlar şüphelenemez, kadının sadece babasının ardından yas tuttuğunu söylerdi.

Ursula'nın zayıf yönlerini biliyordu Vera. Yıllar boyunca sakladığı intikam duygusunu barda tanıştığı bir adam sayesinde diriltti. Uzun zamandır bir erkekle sohbet etmiyordu, adamın ancak şeytani olarak nitelendirilebilecek zekası garip bir şekilde Vera'yı heyecanlandırmıştı.Zamanında kendi intikam alabilecek gücü ve cesareti bulamamasından hiç bir zaman intikam planlarına girmemişti. Şimdi tam sırasıydı intikamın. Hayat ona merhametin lüzumsuz bir erdem olduğunu; ancak rahibe gibi kendini manevi dünyaya adamış insanlar tarafından sahip olunabilecek bir duygu olduğunu yaşadığı ihanetle anlamıştı.

Güzel kurgulanmış tesadüflerle çıkmıştı adam Ursula'nın karşısına. Ursula için basit bir av sayılabilmekten çok uzaktı tanışmaları. Adamı pek çok kez güzel kadınların yanında görmüş ve adamın ilgisini çekmeyi başaramamıştı. Bundan dolayı daha da hırslanmıştı onunla oynayabilmek için. Zamanla yarı ilgili yarı ilgisiz haliyle adam iletişime geçmişti. Ursula oyunun zorluğunu anladıkça daha çok zevk alıyordu. Tam elde edeceğini anladığı sırada adam sırra kadem basmıştı. Ursula biraz hayal kırıklığına uğrasa da, üzüntüye kendine yedirememiş ve kendine başka avlar bulmaya koyulmuştu. Ancak istediği zevke varamıyor her seferinde yine aynı adam aklına düşüyordu. Derken tekrar ortaya çıktı adam, Ursula'nın uzak durmak gibi bir niyeti yoktu ve daha tutkulu oyunlarına başladı. Adam yine aynı oyunu oynayarak baştan çıkarmıştı kadını sonunda yine yok olarak. Bu oyun uzun süre böyle devam etti. Ursula sebeplerini bir türlü anlayamadığı bu takıntılı ilgisinden kurtulmaya çalışsa da başarılı olamadı. Uzun süredir kullanmadığı hapları ve ilaçları kullanmaya başladı. Hamile olduğunu öğrenir öğrenmez aldırdı çocuğunu, kendi verdiği acı yetmezmiş gibi bir de çocuğunu taşımaya tahammül edemezdi. Adamı son bir kez de olsa görme çabaları sonuç vermedi. Yıllar Ursula'yı daha da büyük bir acımasızlıkla yaşlandırırken, adam gerçek hayatını yaşamaya devam ediyordu. Yağmurlu bir günde Ursula yaşadığı tüm acıları noktalandırmak istiyordu, siyah bir elbise ve yalın ayak bir vaziyette hayatı boyunca acı çekmelerine ve hatta ölümlerine sebep olduğu insanların,ailesinin,mezarının başına gitti. Vera'nın babasının ölümünden sonra varlığını öğrendiği ikiz kardeşinin mezarına çöktü. Hiç bir su onu günahlarından arındıracak kadar berrak değildi, ama o günahlarından arınmaya değil kardeşinin mezarı başında onun toprağıyla kirlendi. Görevliler onu baygın bir şekilde mezarlığın başında bulana kadar orada can verdi, hiç bir zaman bu kadar temiz olmamıştı.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

GALAKSİ TAKSİ

Twitter Fenomenleri

Suzan Defter