You know how I feel

Bizi besleyen, büyüten ve düşündüren acılarımızdır. İnsan aşık olduğunda değil aşk acısı çekerken şiir yazar, mutluyken değil mutlu günlerini anarken bir şeyler söyler. Mutluluk aslında insanı tüketen kendi içine çeken ve ortadan yok olup gittiğinde bizi ortada dımdızlak bırakan sahte bir duygudur. Kendisine bağımlı kılan sadist bir duygu. Mutsuzluk ise daha düşüncelidir mutluluğa göre ellerini bırakıp mutluluğa koşmanı bekler, uzun süreli bir ilişki kurmamışsan mutsuzlukla kolay unutursun onu. Mutsuzluk mutluluk dönemi için hazırlar bizi, mutlu olduğunda ona kanmaman gerektiğini eninde sonunda mutsuzluğa geri döneceğini veya en azından çevrende bir yerlerde beklediğini söyler.

Duygular ikiye ayrılır; Düşünebilen duygular, kontrolsüz duygular. Mutluluk, şehvet, tutku ve aşk düşünemezler, açıklanamazlar. Oysa mutsuzluk ve acı çok düşünür çok kurar. Bundandır ki daha temeli olan daha gerçekçi duygulardır.

Mutluluk aynı zamanda bencildir, mutlu olan anlamayı da anlaşılmayı da beklemez. Mutsuzluksa paylaşıldıkça değerlenir, anlam kazanır. Empati kurmayı öğretir, başkalarının da acı çektiğini fark etmeni sağlar. Yanında merhameti ve sevecenliği getirir, başka duygulara da kucak açar.

İnsanoğlu büyük mücadeleleri sever, acı çekmek yalnız yaşanacak dert değildir, birlikte yaşandığında daha büyük ama daha az yıkıcıdır. İnsan tek başına bu kadar ağır bir yükü kaldıracak kadar olgunlaşmamıştır henüz. Kuşatılmayı, göz yaşlarını sever. "Acı" isyanı sevmez. bir boyun eğmedir, -isyanın kontrastı-.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

GALAKSİ TAKSİ

Twitter Fenomenleri

Suzan Defter