Yabancı-Albert Camus

   Toplumsal kurallar zaman ve sınırlar içinde değişse de her zaman bir yerlerde var oldular ve doğumumuzdan itibaren beynimizden içeri girmeye başladılar. Düşünce ve davranışlarımızı bu yapay kurallar altında temellendirip herkesçe kabul görmesini doğal karşılıyoruz. Sonuç olarak "birey" olarak var olamıyoruz çünkü bizi biz yapan şey kişiliğimiz değil kişiliğimizi yaratan toplum.

   Birey olmayı başarmış Mearsault ise bize "Yabancı"dır. Çünkü onun önemsiz gördüğü her şey bizim için çok önemlidir ve onun için önemli olmaması da oldukça saçmadır.  İşlediği cinayetle mahkemeye çıkmasına rağmen dava annesinin ölümü karşısındaki tepkisizliği ve garip davranışları üzerinden ilerliyordu. Annesi öldüğünde ağlamalı, ikram edilen kahveyi reddetmeliydi çünkü yazılı olmayan kurallar bunu diyordu.
Halbuki birey olarak doğduğumuz, ancak toplumun bir parçası olarak yaşlandığımız için kişiliğimizle ilgili her şey "toplumsal bir göz"ün çözümlemesiydi;

"...Savcı,ruhumdan söz etmeye başladığı için yine dinlemeye çalıştım.
Ruhumu mercek altına aldığını ve hiçbir şey bulmadığını söylüyordu,işte böyle sayın jüri üyeleri.Aslında,bende ruhtan da eser yokmuş insanlıktan da,hatta insan kalbini esirgeyen ahlak kurallarının birine bile sahip değilmişim. "Şüphesiz" diye ekledi, "bu yüzden onu ayıplayamayız. O elde edemeyeceği bir şeye sahip değil diye şikayet edemeyiz. Fakat tamamen olumsuz bir erdem olan hoşgörürlük, bu mahkemede yerini daha çetin, fakat daha yüksek olan adalet gibi bir erdeme bırakmalıdır. Hele bu adamda görüldüğü cinsten boş bir kalp,içine toplumun yuvarlanıp girebileceği bir uçurum haline gelirse..."
  
  İnsanların verdiği kararlar Mearsault için fark etmiyordu. Raymond ile arkadaş olup olmak, Marie ile evlenip evlenmek onun için önemli değildi. Yaşam ve ölüm arasındaki seçim bile onun için fark etmiyordu. Olması gerekiyorsa olurdu zaten. Ölüm kaçınılmaz bir sondu ve onun hayatta olup olmaması dünya üzerinde hiçbir şeyi değiştirmeyecekti, kadınlar ve erkekler yaşamlarına aynı şekilde devam edeceklerdi.

 Ölümü başkalarının verdiği bir karardı. Ne kaderi ne de Mearsault verebilirdi bu kararı, o toplumun kabul edemeyeceği şeyler yapmış ve sonuç olarak onun yaşamaya değer bulmadığı hayatı başkalarının istediği şekilde son bulacaktı.
"..,giyotin bıçağının kusuru, şansa hiç mi hiç yer bırakmamasıydı. Sonuç olarak,mahkumun ölümüne  kesin şekilde karar verilmiş oluyordu. Olmuş bitmiş bir iş, iyice ayarlanmış bir düzen, kabul edilmiş ve bozulması düşünülemeyecek bir anlaşmaydı bu. Binde bir ihtimalle  bıçak inmez veya kesmezse, süreç yine başlıyordu. Demek ki, meselenin can sıkıcı tarafı işte buydu. Bir bakıma bu doğru. Fakat başka bir bakıma, iyi bir düzenlemenin bütün sırrının da işte bunda olduğunu kabul etmek zorundaydı. Sözün kısası, mahkum da kendisinin idamına manen yardım etmek zorundaydı. Her şeyin aksamadan yürümesi onun da yararınaydı."
 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

GALAKSİ TAKSİ

Twitter Fenomenleri

Suzan Defter