Bir Öykü

  Yıllardır sebepsiz yere hiç sevemediği bu şehir ona ilk kez gerçekten sevilmemek için bir neden vermişti. Her gelişinde içinde oluşan şehirden kaçma  arzusu bu sefer daha tarifsiz bir hal almıştı. Garda ümitsizce kalkış saatinin gelişini beklerken gözünü saatten ayıramıyordu. Sanki saate bakmadığı bir an tren onu almadan kaçıp gidecekmiş gibi bir korkuyla kafasını etraftaki kalabalığa bile çeviremiyordu.

  Nihayet sırt çantasını yerleştirip yerine oturduğunda derin bir nefes aldı. Tam gözlerini kapatmak üzereyken gözü çaprazında oturan kıza ilişti ancak pek fazla önemsemeyip gözlerini tekrar yumdu. Dakikalar sonra trenin hareket sesini duydu ve gözlerini açtı. Demin saate bakarken yaşadığı hisleri şimdi trenin içinde yaşıyordu; yol boyunca gözlerini kapamadan gitmeliydi. Tam aklından bunları geçirdiği sırada gözleri tekrar kıza ilişti ancak bu sefer kıza baktığı an dehşete kapıldı. Kız sanki bir ölüydü ve karşısında duruyordu. Kızın kesik kesik alıp verdiği nefes yaşadığına dair tek işaretti. Kızın yüzündeki dehşet ifadesi onun için derin bir mutsuzluğu imaresine dönüşmüştü -ya da en azından yüzünde arayıp bulduğu duygu buydu-. Bu donuk ifade yeryüzüne belli miktarda dağıtılmış olan mutluluktan ne kendine ne bu kıza hiç pay kalmamış olduğunu hissettirdi. Onunla karşı karşıya gelmek onda bu bilincin oluşmasını sağlayan kaderdi belki de. Ne kadar mutsuz olursa olsun bir insanın kaderine lanet etmesinin hep aptallık olduğunu düşünmüştü bunca zaman. Ama bu kız hayatının en mutsuz yolculuğunda karşında çıkmıştı,aylardır üstüne düşünemediği ya da farkına varamadığı hislerini anlamdırmıştı. İşte bu da onun inanmaya başladığı kaderdi.

 Yolculuk sona erdiğinde bu kadar yolu trenle değil de yürüyerek gelmiş gibi bir yorgunluk vardı üstünde. Sanki yıllardır sırt çantasıyla hedefi belli olmayan bir yolda sıcağın altında yürüyordu. Ancak bu yorgunluk onu kızın peşinden gitmekten alıkoyamadı. Kız hala kesik kesik soluk alıp veriyordu. Fazla hareket eder gibi bir hali olmasa da yavaş yavaş ilerlediği trene olan mesafesinin artmasından belli oluyordu. Birden trenden inenlerin yarattığı kalabalık arasında kızı kaybettiğini düşünüp bir korkuya kapıldı. Telaşla etrafına bakarken gözleriyle kızı tekrar yakaladı. Arasındaki mesefeyi kapattığı anda elini uzattı kıza; ansızın kızı tekrar kaybetti. Aslında kızı kaybetmemişti adeta kız yok olmuştu. Olduğu yerde gardaki kalabalık azalıncaya kadar bekledi. Gişenin camına doğru yaklaşıp kendi yansımasına baktı. Kesik kesik soluk alıp veriyordu...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

GALAKSİ TAKSİ

Twitter Fenomenleri

Suzan Defter